Yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ı çocukken etkileyen hediye nedir? Nuri Bilge Ceylan'da sinema fikri uyandıran hayat hikayesi nasıldır?

Sokakta futbol oynayan sıradan bir çocuk Nuri Bilge Ceylan. Ama insan hayatında küçük gibi görünen büyük dokunuşlar vardır ya... İşte onlardan birisi...

 

Etkileyen kitap

"Hayatıma sanatın nasıl girdiğini, klasik müzik dinlemeye nasıl başladığımı ya da tüm bu sanatsal aktivitelere nasıl bulaştığımı gerçekten hiç hatırlamıyorum. Öyle sanıyorum ki küçük bir şeydi bunu başlatan. Yanlış hatırlamıyorsam 12 yaşlarındaydım ve komşularımdan biri doğum günümde bana fotoğrafçılık hakkında bir kitap hediye etmişti" diyor ve devamını getiriyor. O yıllarda dijital makineler olmadığı için evin bir odasını karanlık oda yapıyor. Ve sonrasında şunları ifade ediyor:
"Fotoğraf sayesinde insanın kendisini farklı şekillerde ifade edebileceğini fark ettim. Bir insan sanatı neden hayatına dahil eder? Bence tamamen insanlığın yaşamı merak etmesiyle ilgili bir soru. Bu aynı zamanda kendimizi merak etmemiz demek. Çünkü herkesin hayatındaki en büyük sır, kendisidir. Büyürken pek çok şey merak eder ve öğreniriz fakat kim olduğumuz ve ruhumuz gerçekten bir sırdır. Bence sanat bunu anlamak ve insanın kendisiyle konuşabilmesi için en iyi dosttur."

 

Sinema düşüncesi nasıl uyandı?

Sinema yapma düşüncesi üniversiteden mezun olduktan sonra ortaya çıkıyor.
Nuri Bilge Ceylan o süreci de "Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesini bitirdiğimde, ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Bildiğim tek bir şey vardı, bir mühendis olarak çalışmak istemiyordum" diye anlatıyor.
Sonrasında dünya turuna çıkıyor.
Ceylan anlatıyor:
"Hindistan'a, Nepal'e, Avrupa'ya gittim, bisiklet gezileri yaptım. Tüm bu seyahatlerim boyunca hayatta ne yapmak istediğimi anlamaya çalışıyordum. Çünkü emin olduğum sadece bir şey vardı, mühendis olarak çalışmak istemiyordum. Nepal'de olduğum bir gün, bir tapınakta oturmuş dağlara bakıyordum, o anı çok net hatırlıyorum, birden Türkiye'ye dönmeye karar verdim. Her nasılsa seyahat benim problemlerimi çözmüştü. Yani geri dönmeye ve askerliğimi yapmaya karar verdim. Bu tam olarak sinema yapma kararı değildi fakat askerliğim boyunca bir sürü kitap okudum. Onlardan biri de Roman Polanski'nin otobiyografisi, hikayesiydi. Gördüm ki onun hayatı gerçekten sıfırdan başlıyor. Oradan Hollywood'a kadar yükseliyor. Maceralı bir hayat. Benim içimde bir şeyler yarattı. Düşündüm ki belki ben de sinema deneyebilirim. Buna karar verdiğim anı hatırlıyorum."

Ve ilk film çekimi...
"Filmin kendisi zor olduğu için değil, benim daha önce hiçbir deneyimim yoktu ve pek bir şey bilmiyorum. Ayrıca o zamanlar ekipmana erişim kolay değildi. Kendi kameramı almak zorundaydım. Sadece bir arkadaşım ve ben yaklaşık bir yılda 20 dakikalık bir film çekmiş olduk. Çünkü film yapım süreciyle ilgili de pek bir fikrim yoktu ve sadece kendimi keşfediyordum. Eğer başarılı olmasaydı filmi çöpe atacaktım tıpkı fotoğrafçılıkta olduğu gibi. İlk kıza filmim Koza bana film yapmayı öğretti. Sinemayı öğrenmenin en iyi yolu hata yapmaktır. İlk filmimi yapmadan önce okuduğum kitapların hiçbirisi bana yardımcı olmamıştı ama sette yaptığım yanlışlar bana her şeyi öğretti."