Muzaffer Sarısözen'in hayat hikayesi nasıldır? Muzaffer Sarısözen'in elinden tutan önemli değer kimdir? Muzaffer Sarısözen'in ilkleri nelerdir?

Yurttan seslerin sesi, soluğu, arazide çalışanı, hamalı, ustası, müdürü... Özetle; Her şeyi... DERLEME USTASI...

Yasak nedeniyle çatı katında başlayan müzikle yolculuk, halkın arasına girip belgelenen, arşivlenen ve günümüze kadar seslendirilen sazı, sözü ve derlemeleri… Türk Halk Müziği’nin muzaffer insanı SARISÖZEN.

Çok yönlü ve kültürlü bir aileden olma, bu zenginliğin üstüne türküler derleyip koyan bir adam; 5 erkek kardeşin son keseni Muzaffer Sarısözen.

Evet evet! Yaş almışsanız biraz duymuşsunuzdur onun adını mutlaka kulaktan. Nereden mi? Hani şu bir döneme damga vuran ve sürekli açık tutulan radyolarımızın Yurttan Sesleri var ya işte oradan. Gönül dünyamıza hitap eden sözlerin derlemesini yapan, hikâyesi taa 1900’lü yıllardan ve Sivas ellerinden sazı çalınanlardan Mustafa Sarısözen…

ÇATI KATINDAKİ GİZLİ BÖLME

“Sarısaçlılar” lakaplı Sarıhatipzade ailesine mensup Muzaffer. Yavuz Sultan Selim’in İran seferi sırasında Sivas’a yerleşenlerden. Taa dedelerden gelen Nakşibendi şehyliği ve müftülük babasına kadar uzanır. Zaten Sarısözen soyadının da “Sarıhatiplikten” geldiği sanılmaktadır.

Ailede o kadar çok sanatkâr vardır ki, şiirle ilgilenmeyen ise neredeyse yok denecek kadar azdır. Sadece sanata değil dine de dört elle sarılan bu aile de müderrislik de vardır. Ki günümüze kadar gelen Ulu Cami’nin hemen yanındaki müstakil ev, ailenin medresesi ve kütüphanesidir.

Muzaffer Sarısözen’in çocukluğuna gidersek; Kardeşlerden büyük olanın küçüklere etkisi önemlidir ya. İşte Muzaffer ile ağabeyi Abdullah’ın hikayesi bu tezi doğrular nitelikte. Abdullah müzikle çok ilgili. Keman, kanun ve bağlama çalar, gezip gördüğü yerlerin türkülerini söyler.

Aile dini bir gelenekten gelmekte ve o dönemde çalgı çalmanın toplum tarafından hoş karşılanmadığı bir dönemdir. O sebeple Sivas’taki evin çatı katı kullanılır ve gizli bir şekilde çalışmalar yapılır. Muzaffer de küçük yaşlarda müzik eğitimi alıp bağlama ve ud çalmayı bu çatı katındaki gizli bölmede öğrenmiştir.

ÖNEMLİ DOKUNUŞ

Muzaffer’in müzikteki yeteneği eğitim hayatının devam ettiği sırada dahi onu müzik öğretmeni yapacak kadar geniştir. İşte o dönemler şans kapısını çalar ve 1926 yılında İstanbul Belediye Konservatuvarının Türk halk müziği araştırma ekibi Sivas’a gelir. Muzaffer Sarısözen’in yeteneği ve müziğe olan hevesi çabuk fark edilir. Valilik desteği ile hemen konservatuarda öğrenim görmesi sağlanır.

Bağlama ve uda bir de keman çalma eklenir. Eğitim sonrası Sivas’a döndüğünde müzik okulu açacak kadar cesaretli ve öz güvenlidir Muzaffer Sarısözen. Ama öğrenci bulmakta zorluk çeker çünkü Batı müziği eğitimine ilgi ve alaka yoktur.

Yıl 1930. dönemin Sivas Milli Eğitim Müdürü Ahmet Kutsi Tecer, hani şu Aşık Veysel’e dokunuş yapan ve elinden tutan değer. Sarısözen’in Sivas sınırlarını aşarak ülke geneline yayılması ve tanınması için ilk adımını atar. Tecer’in kurduğu Halk Şairlerini Koruma Derneği yönetimine Sarısözen de alınır. Ülke için folklar hizmetlerine başlanır. Ki Aşık Veysel bu derneğin düzenlediği Halk Şairleri Bayramı’nda ses getirecektir. Derneğin “bayram”daki çalışmaları dergide yayınlanır ve orada Sarısözen’in hazırladığı notalar da yer alır (Halaylar hakkındaki ilk notalı makaledir).

AYAKLI ARŞİV

Yıl 1937… Bir ekip Sivas’a derleme çalışmaları için gelir. Ahmet Kutsi Tecer, ekibin aradığı bilgi ve belgeleri verecek kişiyi onlara tanıtır: Muzaffer Sarısözen.

Zaten o il içi ve çevresinde ekibin aradığı derleme çalışmalarını yapmıştır. İş sadece tanınan bilinen âşıkların yöresel ağızlarını doğru biçimde kayda geçirmektir. Derleme grubu, Almanya’dan getirtilen ve “Saca” markalı hem elektrik hem de akü ile çalışan alıcı ve verici ses kaydeden makinelerle kayıtları yapar.

Bu çalışma Sarısözen’in Sivas dışına çıkıp Türkiye genelinde derleme yapan ekibinin Erzurum, Erzincan, Malatya, Rize ve Trabzon illerindeki araştırmasına katılımını sağlar.

Bölge taramalarında yüzlerce eserin kaydı yapılırken Muzaffer Sarısözen’in hafızası da ekibe çok yardımcı olur. Ezgilerin yeri ve zamanını doğru hatırlayarak geriye dönüp zaman kaybını önlemektedir. Bir anlamda ayaklı arşiv görevi görmektedir. Sarısözen’in, arazideki bilgi, birikim ve donanımını tek merkezde toplayacağı titri birkaç yılı bulur.

ANKARA’DA BİR MÛSİKÎ SEVDÂLISI

Sivas’ta yayınlanmakta olan “Kızılırmak” gazetesinin 26 Eylûl 1938 târihli nüshâsında şöyle bir haber yayınlanmış:

“…Lise Mûsikî Öğretmeni M. Sözen, Ankara Mûsikî Ö. Okulu (Mûsikî Muallim Mektebi) Şan Öğretmenliği’ne…. atanmış(lar)dır…”. Aslında fiilen yürüteceği görev, Ankara Devlet Konsetvatuarı’nda (Mûsikî Muallim Mektebi) Folklor Arşivi Şefliği ve yanı sıra Kompozisyon Bölümünde Halk Mûsikîsi Târihi ve Oyunları Öğretmenliğidir. O târihe kadar yürüttüğü görevi boyunca sergilediği sevecen, nüktedan ve her fırsatta öğrencilerinden yana olan babacan öğretmen kimliğini artık burada sürdürecektir. Bu konudaki araştırmalarda sık sık bilgi ve zaman hatâsı yapılan bir husûsa da açıklık getirmek gerekir. Sarısözen, konservatuardaki müzik eğitimine Sivas Lisesi’ndeki müzik öğretmenliği esnâsında başlamıştır. Yâni bu eğitim neticesinde müzik öğretmenliğine tâyin edilmiş değildir.

İLKLERİN ADAMI MUZAFFER

Muzaffer Sarısözen’in ülke genelinde tanınması bilinmesi ve hafızalara kazınması ise 1940 yılında kurulan ve 1946’da başına geçtiği Yurttan Sesler Topluluğu’dur. Derlenen türküleri koro üyelerine öğretir ve yayınlara başlar. Programların halktaki yansıması çok farklıdır, takdir edilir.

1953 İzmir, 1954 İstanbul radyolarındaki Yurttan Sesler topluluklarının kurulum tarihleridir. Artık Halk türküleri ülkenin dört bir yanında dinlenir. Ki Sarısözen, programlarına kaynak kişileri ve bölge sanatçılarını davet eder radyo sanatçılarına dersler verdirir.

İlk koral halk müziği icrasının başladığı, toplu bağlama çalma geleneğinin uygulandığı ve halk müziğinde koro seslerinin numaralayarak otantik karakterin kaybolmasının önlendiği yer Yurttan Sesler’dir.

Başta Âşık Veysel olmak üzere birçok mahallî sanatçı da bu programlar dâhilinde mikrofona çıkma fırsatını bulabilmiştir. Halk dansını uluslararası boyuta taşıyan ve birincilik almamızı sağlayan da Muzaffer Sarısözen olur.

1950’de İtalya ve İspanya’daki Avrupa Uluslararası Raks müsabakalarına, Erzurum bar ekibi ve davulcu Kara Yılan, zurnacı Mümtaz Ardıç ile katılır. Hele Madrid’de 68 bin kişinin önünde 5 yarışmada ekip birinciliği alması ayakta alkışlanır.

Araştırma yazıları ve kitap çalışmaları da Muzaffer Sarısözen’in yoğun geçen hayatında fazla boş zamanının olmadığını ve yaşam süresini etkili, verimli kullandığını belgeler.

İşte 1899’da doğan ve hayatına çok değerli işler sığdıran halk ve müzik insanı Muzaffer Sarısözen prostat rahatsızlığı sebebiyle 1962 yılında operasyon geçirir. Sonrasında bir türlü kendini toparlayamaz ve 4 Ocak 1963’te hayat notası “ES” verir.

SARISÖZEN’İN KİŞİLİĞİ

Sakin, nazik ve naif… Dürüst, mütevazi ve sabırlı. Ve şan şöhret peşinde olmadığını gösteren bir de anısı vardır. Koro çalışmaları sırasında şef odur ama kesinlikle adının geçmesini istemez. O önde değil perde arkasında kalmayı tercih eden ve sesini çıkarmayan “kahramanlardan”dır.

Kaynak: Marmara Life - BURÇAK ÖKSÜZ DOĞAN