Metropollerin ve özellikle de İstanbul’un en önemli özelliği hareketi ve ister istemez insanı kendi kurallarının içine çekmesi. İşte onlardan birisi de ACELE etmemiz, ettirilmemiz. Peki neden acele ediyoruz?

Dünyanın en sakin insanını getirseniz ve bir süre burada yaşamaya başlasa sanırız o da bu girdaba katılır...

İşe yetişmesek, her hangi bir programımız olmasa dahi, hareket etmek üzere olan otobüs, deniz motoru, vapur, tramvay gibi ulaşım araçlarına yetişmek için hiç farkında olmadan koştururuz…

Nereye koşuyoruz?

Otomobilimiz varsa kırmızı ışıkta beklemekten nefret eder hatta sağa sola bakar yaya yoksa ve MOBESE kamerası da bulunmuyorsa evimize ceza gelmeyecekse geçeriz, geçmek isteriz.

İnsanlar Taksim İstiklal Caddesi’ne gezmeye dolaşmaya, hatta bazıları sadece o caddede bir tur atmaya çıkar. Ancak o kalabalığa baktığınızda "SANKİ HASTASI VAR VE ONUN İÇİN KOŞTURUYOR" diyebileceğiniz bir hareketliliğe tanık olursunuz…

İstanbul gerçeği!..

SAHİ BİZ NEREYE KOŞUYORUZ, NEDEN ACELE EDİYORUZ?.
İstanbul bize adrenalin mi pompalıyor, yoksa heyecanımıza mı teslim oluyoruz?