Tarihi bir olaydır Yenikapı’nın hikayesi… Sultan IV. Murat yine bir gün kılık değiştirerek halkın arasında dolaşırken…
Sultan IV. Murat, kılık değiştirmiş ve tebdil-i kıyafet gezerken Üsküdar’dan bir kayığa biner. Karşı yakaya geçerken kayıkta bulunan yolcuya ne iş yaptığı sorar…
Yolcu “Bana Üsküdarlı Remmal Ahmet Ağa derler. Remil atar (kum falı olarak da bilinir), gaipten haber veririm.“
Sultan IV. Murat “Madem böyle bir hünerin var, remil atarak padişahın şu an nerde olduğunu söyleyebilir misin?” der.
Ahmet Ağa “Elbette söylerim. Benim hesabıma göre padişah şu anda derya üzere olmalı, bir daha bakayım da yerini tam söyleyeyim” cevabını verir.
Ahmet Ağa, şaşkın şaşkın bakınıp “Tuhaf şey! Padişah bu kayığın içinde görünüyor. Padişah ben olmadığıma göre o sizsiniz!” der.
Sultan IV. Murat’ın ayaklarına kapanır.
Sultan, “Gerçekten hüner sahibiymişsin. Ama daha işin bitmedi. Şimdi bir remil daha at bakalım. Karaya çıkınca benim hangi kapıdan geçerek İstanbul’a gireceğimi
söyle. Bunu yaparsan ödülün büyük olur. Ama yapamadın mı gerisini sen düşün artık!“ der. Ahmet Ağa remilini atar ama bu kez hiçbir şey söylemez.. Remilde gördüklerini bir kâğıda yazarak, katladığı kâğıdı padişaha uzatır “Hangi kapıdan gireceğiniz bu kâğıtta yazılı hünkârım! Ama sizden dileğim, kapıdan geçip kente girdikten sonra buna bakmanızdır” der. Sultan kağıdı cebine koyar. Karşı kıyıya varınca yakındaki surlarda nöbet tutmakta olan muhafızlara, surlarda hemen bir kapı açmalarını buyurur. Muhafızlar, ellerinde kazma kürek hemen işe koyulmuşlar ve kısa sürede surların o bölümünde yeni bir kapı açarlar.
Sultan bu yeni açtırdığı kapıdan İstanbul’a girer girmez cebindeki katlanmış kâğıdı çıkarıp okur ve hayretler içinde kalır.
O kağıtta “Yeni kapınız hayırlı uğurlu olsun padişahım!” yazar.
Bu nedenle de o yerin adı YENİKAPI olur.