Biz öyle bir tarihten geliyoruz ki, 250 kilonun üzerindeki top mermisini tek başına kaldıran rütbesiz kahramanlara sahibiz... İşte o kahramanın Atatürk’le olan hikayesi...
Seyit Onbaşı... Çanakkale Savaşı’nda 276 kiloluk mermiyi tek başına kaldıran kahraman askerimiz... 9 yıllık askerlik sonrası köyüne dönen Seyit Onbaşı’nın Mustafa Kemal Atatürk ile 1929’da yaşadığı bir anısı vardır. İşte o hikaye;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Balıkesir Havran'a gelir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü'ne der ki, "Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım."
Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı'nın hangi köyde olduğunu bilmez.
"Buluruz tabii Paşam" deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit'i sordurur. Manastır köyünde bulunur. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir.
Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır. Ama bozuntuya vermez.
Askerlere "suçum ne ki?" diye sorar.
"Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz. Seni Paşa çağırıyor" derler.
Seyit, sevinir. Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit'i perişan vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal traşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir.
Atatürk'ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa 'ne istersen, iste sen büyük kahramanlık yaptın' der. Maaş bağlatılmasını teklif eder.
Seyit Ali, "Hayır paşam" demiş, "biz görevimizi yaptık maaş için değil" der.
Tek bir isteği olur Atatürk'ten:
"Ben dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit'te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem."
Atatürk, nahiye müdürüne "Seyit'e dokunulmasın" diye talimat verir.
Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit'e pek rahat verilmez.
Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar.
Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran'da bir fabrikada hamallığa başlar.
Seyit Ali Çabuk, 1939'da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir.
Köyündeki mezara gömülür. Kocaseyit'in köyü, hala yoksuldur...
Yüze yakın torununun yaşadığı Kocaseyit Köyü (köyün adı sonradan Çamlık, 1990'da da Kocaseyit olmuştur), büyük oranda elektriksiz ve susuzdur."
Kaynak: Hüseyin Vodinalı (Odatv)