Bir ülke düşünün yabancı devletlerin büyük bir pasta olarak görüp saldırdığı... Ve sonrasında o ülkelerin avcunu yaladığı... İşte o ülke Türkiye'nin İstiklal Savaşı ve Marşı...
Öyle bir süreçten geçtik ki, günümüz dünyasının olaylarını "Kurtuluş Savaşı" olarak görmek dile getirmek hem tarihimize hem de o dönem yaşananlara haksızlık olur... Ülkenin dört bir yanını parsel parsel paylaşmış yabancı ülkelere karşı verilen milli mücadele söz ve yazılarla nasıl etkili anlatılabilirdi ki... Evet anlatıldı hem de Milli Marşımız oldu... Yazarı da Mehmet Akif Ersoy'du... İşte İstiklal Marşımızın hikayesi.
Mehmet Akif Ersoy ödülü ne yaptı?
Milli Eğitim Bakanlığı, 1921'de Kurtuluş Savaşı sürecini anlatan ve ülkenin kimliğini dile getiren bir güfte yarışması düzenler.
Mehmet Akif Ersoy, yarışmanın para ödüllü olması sebebiyle "Milli Marş kesinlikle para ile yazılmaz" der ve katılım göstermez. Ancak sonrasında Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in kendisine yazdığı davet mektubu sonrası beş yüz liralık ödülün (yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreten Darülmesai) bağışlanması şartıyla kararından vazgeçer.
İstiklal Marşı'nı 48 saatte yazar ve imzasız olarak gönderir. 6 eser önce askere yollanır. Askerler ve komutanların ilk tercihi Mehmet Akif Ersoy'un eseri olur.
TBMM, 12 Mart 1921'de toplanarak 724 eser arasından Mehmet Akif Ersoy'un eserini birinci seçer.
Milletvekillerinin ayakta alkışlayarak kabul ettiği şiiri Osman Zeki Üngör Bey besteler. Onun kabulü de 22 eser arasından 9 Eylül 1922’dir.
Ersoy'un tarihe geçen sözü
Mehmet Akif Ersoy daha sonra İstiklal Marşı konusunda tarihe geçecek sözler söyler. Rahatsızlığı olduğu dönemde Alemdağı'nda kendisini ziyarete gelenlerden birisi "Acaba İstiklal Marşı yeniden yazılsa iyi olmaz mı?" diye sorar. Mehmet Akif "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın. O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek o gönleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir, milletin malıdır" cevabını verir.