Eskişehir'in coğrafi konumu ve önemi nedir? Eskişehir'in kurtuluş mücadelesi nasıl olmuştur? Eskişehir'deki meydan muharebeleri hangileridir? İşte Eskişehir'in tarihi hikayesi...

Eskişehir'in coğrafi konumu ve önemi nedir? Eskişehir'in kurtuluş mücadelesi nasıl olmuştur? Eskişehir'deki meydan muharebeleri hangileridir? İşte Eskişehir'in tarihi hikayesi...
Geniş ve verimli ovalara sahip Eskişehir, konum olarak önemli bir ticari, ekonomik ve stratejik noktalardan biridir. Anadolu'yu batı doğu ve kuzey güney doğrultularında kesen doğal yolların buluşma noktası olması askeri ve ticari önemini kat be kat artırır. Ki bu nedenle de güç savaşlarının merkezi konumundadır. Hele de Kurtuluş Savaşı döneminde. Geçelim tarihi hikayesine ve Eskişehir'in kurtuluşuna...

 

20. yüzyılın başlarında Eskişehir, bağımsız bir mutasarrıflıktı ve kalabalık bir nüfusa sahipti. Tarım, Eskişehir'in yaşam damarıydı. 1890'lı yıllarda Eskişehir'e gelen demiryolu da gelişerek, doğal ticaret yollarını takip etmiş, Eskişehir, batıdan gelip doğu ve güneye giden demiryollarının bir kesişim noktası haline gelmişti.
1892 yılında kurulan Cer Atölyesi, demiryolunun ve demiryolu araçlarının bakım ve onarımını yapan önemli bir kuruluş olma özelliğini de taşıyordu. Demiryolu Eskişehir'in ticaretini canlandırmış, burayı ticaretin yanı sıra askeri açıdan da önemli bir stratejik nokta konumuna getirmişti.
Osmanlı İmparatorluğu'nun, Birinci Dünya Savaşı'ndan müttefikleriyle birlikte yenik çıkması, askeri açılardan zayıflaması ve 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi'ne bağlı olarak İtilaf Devletleri'nin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki önemli noktaları güvenlik gerekçesiyle işgal etme hakkı vardı. Bu maddeye dayanarak 13 Kasım 1918 tarihinde herhangi bir karşı direnişle karşılaşmadan İstanbul'a çıkan İngiliz kuvvetleri, İstanbul Bağdat demiryolu hattı boyunca kendilerince önemli gördükleri yerleri işgal etmeye başladılar ve 1919'da 520 mevcutlu bir İngiliz birliği Eskişehir'e karargah kurdu.

İngiliz işgaline sempati ve tepki!

İngilizlerin Eskişehir'i işgali sırasında Eskişehir mutasarrıfı Hilmi Bey'di ve bu kişi Damat Ferit Paşa tarafından kurulan ve işgalcilere sempati duyan Hürriyet ve İtilaf Hükümeti’nin adamıydı.
Eskişehir halkı işgale tepkiliydi. gösteriler düzenlenmeye başladı. Hilmi Bey işgale karşı yapılan başkaldırı ve gösterileri "Huzur bozucu ayaklanmalar" olarak görüyordu.
Eskişehir'de 17 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgalini kınayan bir miting düzenlendi. Bu miting sonrasında işgalcilere karşı olan direniş, giderek daha örgütlü hale geldi ve güçlendi. Ki direnişi başlatanlar Eskişehirli aydınlardı. Bu tarihlerde 20. Kolordu Komutanı olan Ali Fuat Paşa ve Çerkez Ethem'in de Kuvayı Milliye örgütlenmesine ve Eskişehirli direnişçi aydınlara destekleri oluyordu. Ayrıca Ali Fuat Paşa, süvari yarbayı Atıf Bey'i de Eskişehir Mıntıka Komutanlığı'na atamıştı. Atıf Bey, demiryolu dolayısıyla Eskişehir'in ne denli önemli bir stratejik noktada olduğunun farkındaydı.
4 Eylül 1919'da gerçekleştirilen Sivas Kongresi'ne Eskişehir'den üç delege katıldı. Bunlar; Bayraktarzade Hüseyin Bey. (Akbaşlı) Hüsrev Sami ( Kızıldoğan ) Siyahizade Halil İbrahim Bey'di. Kongrenin tutanaklarının bastırılması için gerekli maddi kaynak yoktu ve baskı için Eskişehir delegesi Bayraktarzade Hüseyin Bey 200 Osmanlı Altını bağışta bulundu ve tutanaklar böylelikle basılabildi.

İngilizler, Kuvayı Milliye güçlerine karşı saldırılar düzenlemek üzere Eskişehir'e yığınak yapmaya başladı. Ali Fuat Paşa 13 Eylül 1919'da Ankara'dan Sivrihisar'a intikal etti, 20 Eylül'de ise Batı Anadolu Kuvayı Milliye Komutanı sıfatıyla bir bildiri yayınlayarak , Eskişehir'de bulunan yerel yöneticilerin İstanbul Hükümeti'nin emirlerini dinlememesini istedi. Bu arada İngiliz kuvvetlerine de bir çağrıda bulunarak, İstanbul Hükümeti'ne karşı başlatılan bu harekatta taraf olmamalarını istedi. Bu tarihlerde Kütahya'da da bir İngiliz işgal kuvveti bulunuyordu. İsmail Hakkı Bey komutasındaki bir müfreze Kütahya'ya giderek İngiliz kuvvetlerinin Eskişehir'e doğru çekilmelerini sağladı. Kütahya'da bulunan İngiliz kuvvetlerinin Eskişehir'e çekilmelerinden sonra Türk birlikleri Eskişehir-Kütahya Demiryolu üzerinde bulunan Alayunt köprüsünü yıkarak İngilizlerin tekrar Kütahya'ya gelmesini engelledi. Bu Eskişehir'de bulunan Hürriyet ve İtilaf Hükümeti yanlılarını rahatsız etti ve Mutasarrıf Hilmi Bey, İngilizlerden yardım istedi, ancak İngilizler bu çatışmaların Osmanlı İmparatorluğu'nun iç sorunu olduğunu belirterek, Mutasarrıf Hilmi'ye destek vermedi.

1 Ekim 1919'da Damat Ferit hükümeti istifa etti. Yeni bir hükümet kuruldu, hükümetin başı Ali Rıza Bey'di, Kuvay-ı Milliye yeni hükümetten bir çok istekte bulundu ve bu isteklerini de kabul ettirdi. Eskişehir'de mutasarrıflığına Hilmi Bey yerine Kuvay-ı Milliye yanlısı Çolakoğlu Sabri Bey getirildi. İbre bir anda tersine dönmüştü. Kuvay-ı Milliye'den kaçanlar İngilizlere sığındı. Mutasarrıf Hilmi 4 Ekim 1919'da uğradığı bir saldırı sonucunda öldürüldü.
16 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan dağıtıldı, 11 Nisan'da ise resmen kapatıldı ve Osmanlı Devleti hükümetsiz kaldı.
Ankara'yı ve Ankara'daki çalışmaları güvence altına almanın bir yolu İngiliz işgal ve denetiminde olan demiryolunu tekrar ele geçirmekti, Ali Fuat Paşa 17 Mart 1920'de, 143. Alay'la yola çıkarak Ankara-Eskişehir arasındaki demiryolunu tekrar ele geçirdi ve denetimi sağladı. Direnen İngiliz asker ve subayları da tutuklandı. 20 Mart 1920'de Milli Alay'a komuta etmekte olan 20. Kolordu komutan vekili Mahmut Bey, Eskişehir'deki işgal kuvvetlerine bir uyarı yaptı ve Eskişehir'i bir saat içinde terk etmelerini istedi. Aynı gün, sürenin uzatılması istekleri reddedilen İngiliz kuvvetleri çok sayıda araç gereç ve mühimmat bırakarak Eskişehir'i terk etti.

Uşak ve Bursa üzerinden Kütahya ve Eskişehir üstüne saldırıya geçen Yunan kuvvetleri, 20 Temmuz 1921'de Eskişehir'i işgal etti. Türk Batı Cephesi güçleri Çifteler'e dek geri çekildi. Durum Türk kuvvetlerinin tümüyle aleyhine dönmüştü. İşgal kuvvetlerinin Ankara yakınlarına kadar gelmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde rahatsızlıklara neden oldu. Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa Ankara'nın terk edilerek meclis çalışmalarının Kayseri'ye taşınmasını istiyordu. Ancak TBMM'de kesinlikle Ankara'nın terk edilmemesini yönünde karar aldı ve 5 Ağustos 1921 tarihinde Mustafa Kemal meclis yetkileriyle donatılarak "Başkomutan" oldu.
Yunanlıların Eskişehir'i işgallerinden iki gün sonra 22 Temmuz 1921'de Yunan kralı Konstantin Eskişehir'e geldi, yanında Yunan ordusunun üst rütbeli subayları bulunmaktaydı. Eskişehir'de yapılan toplantıda kral Konstantin Yunan Orduları Başkomutanı oldu, bundan beş gün sonra Kütahya'da yapılan bir başka toplantıda ise Ankara'ya saldırı kararı alındı. Yunan Ordusu yaptığı büyük hazırlıklardan sonra, üç koldan 13 Ağustos'ta Türk mevzilerine karşı hücuma geçti. Sonra ne mi oldu?

Kurtuluşun kronolojisi

1 Ağustos 1921: Sivrihisar, 16 Ağustos'ta Mihallıçık işgal edildi.
21 Ağustos 1921: Yunan Ordusu Sakarya Nehri'nin Güneyine geçti, 23 Ağustos'a dek ciddi bir direnişle karşılaşmayan işgal ordusu komutanı Papulas, Batı Cephesi mevzilerine saldırılması ve ve cephenin iki yerden yarılmasını istedi. Mangal Dağı'nı tutan Türk birlikleri Mangal Dağı'nda bir alaylık güç bırakarak geri çekildi.
24 Ağustos 1921: Yunanlılar Mangal Dağı'nı ele geçirdi ancak Türklerin burayı çok çabuk terketmelerinden de kuşku duydu. İki gün beklemeyi tercih etti. Bu beklemeden yararlanan Başkomutanlık, mevzilerin arkasına güç yığdı.
25 Ağustos 1921: Yunanlıların saldırısı püskürtüldü. Ancak Yunan kuvvetleri çok geniş bir alana yayılmıştı.
30 Ağustos 1921: Yunan birlikleri yeni bir saldırı başlattı, beş gün boyunca süren çatışmalarda büyük kayıplar verdiler ve Çal Dağı'nı zorlukla ele geçirebildiler.
4 Eylül 1921: Yunan Komutanı Papulas Savaş bakanına yazdığı bir raporda Ankara'ya kadar ilerlemenin olanaksız olduğunu belirtti.
6 Eylül 1921: Mustafa Kemal, Fevzi Paşa (Çakmak) ve İsmet Paşa yaptıkları toplantıda Yunan kuvvetlerinin iyice güç kaybettiği konusunda fikir birliğine vardı.
7 Eylül 1921: Keşif saldırıları yapıldı ve iyi sonuçlar elde edildi.
10 Eylül 1921: Türk Kuvvetleri "Genel Karşı Saldırı" karan aldı ve Dua Tepe ele geçirildi. Yunanlılar Beylikköprü sırtlarına dek geriledi.
12 Eylül 1921: Kartaltepe ve Beştepe ele geçirildi.
13 Eylül 1921: Yunan birlikleri tümüyle Sakarya'nın batısına geçti.
14 Eylül 1921: Yunanlıları izleyen Mürettep Süvari Tümeni Sivrihisar'a girdi.
17 Eylül 1921: Türk Kolorduları Yunanlıları güneyden sarmaya başladı, Papulas Eskişehir'e çekilmeyi planladı. Aynı gün öncü birlikler Mihalıççık'a girdi.
20 Eylül 1921: Cephane yetersizliği dolayısıyla oldukça yavaş hareket edebilen Türk birlikleri, Sakarya'nın batısına geçti.
23 Eylül 1921: Yunan birlikleri Eskişehir'e dek geriledi, burada yeni güçler ve cephanelerle desteklendi. 1921 yılının eylül ayı sonlarında bitebilecek olan Yunan işgali, malzeme ve cephane yetersizliği dolayısıyla bir yıl kadar uzadı. Bu arada Yunanlıların Avrupa'da siyasi destek arayışları devam ediyordu, ancak İngiltere ve Fransa gibi güçlü devletler, savaşın sonunu görmüşlerdi, dönemin Fransa Başbakanı Briand, Yunanlıların Türklerle bir an önce barış yapmalarını önerdi, İngiliz Başbakanı Lloyd George ise bir an önce Serv ruhunun terk edilmesi gerektiğini söylemeye başlamıştı. 1922 yılının bahar ayları boyunca hem Türk birlikleri, hem de Yunan birlikleri karşılıklı saldırı için hazırlıklarını yaptı. Yunan Ordusu'nun başına Hacı Anesti getirilmişti.
22 Ağustos 1922: Mustafa Kemal tüm hazırlıkların 15 gün içinde tamamlanması buyruğunu verdi.
24 Temmuz 1922: Yunanlılar İstanbul'u işgal için bir harekata girişti, bu harekat Türk saldırısının hızlanmasını sağlamaktan başka hiç bir işe yaramadı.
26 Ağustos 1922: Büyük Taarruz başladı.
30 Ağustos 1922: Büyük Taarruz bitti.
1 Eylül 1922: Seyitgazi düşman işgalinden kurtuldu.
26 Ağustos 1922'de Türk Ordusunun başlayan taarruzu sonucu, 2 Eylül 1922'de Eskişehir düşman işgalinden kurtuldu. Ancak işgalciler geri çekilirken yakıp, yıktı kenti harabe haline getirdi.

Eskişehir'in yaraları sarıldı

TBMM Hükümeti, korkunç manzaraya rağmen idari mekanizmayı kurmakta gecikmedi. Eskişehir'in işgalinden sonra memurlarıyla birlikte Sivrihisar'a taşınmış olan Mutasarrıf İbrahim Bey, geri dönerek yönetimi ele aldı.
İlk icraat, Eskişehir'i İstanbul ve Ankara'ya bağlayan tren raylarının ve köprülerinin onarımına başlanması oldu. Zira bu icraata öncelik verilmesinin temel nedeni, stratejik olmasının yanısıra, sosyal ve ekonomik yaşamla da yakından ilgili olmasıdır. İki ay içinde tren hattı onarılarak işletmeye açıldı.
Adliye örgütü, kentte eğitim ve öğretime başlanması için eğitim kurumları ve yangından zarar gören kentin su ve elektrik tesisatı yeniden yapılandırıldı.
Özetle; Kurtuluş Savaşı'nın 5 önemli meydan muharebesinin üçü Eskişehir'de geçmiştir. Onlar da I. İnönü Mu, II. İnönü ve Kütahya-Eskişehir Meydan Muharebeleridir.
Cumhuriyetin ilanından sonra, sancak ve mutasarrıflıkların il yapılmaları üzerine, Eskişehir'de 1923 yılında il olmuştur.

ŞEHİTLERİMİZİ VE KAHRAMANLARIMIZI BÜYÜK BİR SAYGIYLA ANIYORUZ VE SELAMLIYORUZ...

Bi'SORU DAHA?

Türk basınında öldürülen gazeteciler listesinde kimler var?

Basın tarihinde 6 Nisan Hasan Fehmi’nin (1909) öldürüldüğü gün olması nedeniyle "Öldürülen...

III. Murad'ın yangınla ilgili fermanı nedir?

Osmanlı döneminde padişah, Cibali tarafında sık görülen yangınlara karşı nasıl bir "Ferman"...

Nazım Hikmet Atatürk'ün isteğini geri çevirmiş midir?

Hikayeye göre Mustafa Kemal Atatürk, Dolmabahçe’deki sofrasında sanatçı ve yazarlar vardır. O...

Azerbaycan Bayrağı’nın anlamı nedir?

1918 ve 1991’de iki kez bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Bayrağı üç renkten oluşur: Mavi, yeşil ve...