Galatasaray'ın devre arasında Kasımpaşa'dan aldığı Mbaye Diagne futbola nasıl başladı? Diagne hangi takımlarda futbol oynadı? Diagne’nin hedefleri neler?
Senegal’de lastik ayakkabılarla başlayan ardından İtalya, Fransa, Belçika, Suudi Arabistan, Macaristan ve Çin’in ardından Türkiye gören bir golcü Mbaye Diagne... Peki ya hikayesi...
Kasımpaşa forması giyen ve gollerine devam eden ara transfer döneminde ise Galatasaray'a transfer olan Mbaye Diagne, Türkiye Futbol Federasyonu’nun Tam Saha Dergisi’ne verdiği röportajda hikayesini anlatıyor...
28 Ekim 1991 Dakar’da (Senegal) dünyaya geldim. Çocukluğum Dakar'da geçti. Annem ev hanımı. Annemle babam boşandı ve annem şimdi başka biriyle evli. Kendisiyle gayet iyi anlaşıyoruz. Birbirine bağlı bir aileyiz. İki erkek, iki kız kardeşim var ve kardeşlerimden biri de benim gibi futbol oynuyor.
Futbola başlaması...
Her çocuk gibi ben de arkadaşlarımla futbol oynayarak başladım. Okuldan çıkar çıkmaz arkadaşlarımla futbol oynamaya giderdim. Ben futbol oynarken annem ya da diğer akrabalarımız beni izleme fırsatı bulamadı.
Sonra bir turnuvaya katıldım. O turnuvayı annem de izledi ve beğendi. İtalya'da yaşayan dayımı arayıp, gerçekten iyi oynadığımı söyledi. Dayım da 'İznim olduğu zaman Dakar'a gelip Mario'yu izleyeceğim. Eğer yapılabilecek bir şey varsa ben size yardımcı olurum' dedi.
Tatildeyken Senegal'e geldi. Tabii bizim o zamanlar ayağımızda futbol ayakkabıları değil lastik ayakkabılar vardı. Dayım bana İtalya'dan ayakkabılar ve kıyafetler getirdi. Onlarla oynadık. Dayım beni izledikten sonra futbolcu olabileceğimi düşündü ve İtalya'ya götürdü. Orada denemelere katıldım.
İki sene boyunca İtalya'da kaldım ve çeşitli takımlara gittim. En sonunda da benim için inanılmaz bir rüyayı gerçekleştirip Juventus'la sözleşme imzaladım. Gerçekten harika bir tecrübeydi. Fantastik bir andı benim için. Çünkü Dakar'dan gelip İtalya'da Juventus'la sözleşme imzalamak, benim gibi küçücük bir çocuk için gerçekten ulaşılmaz bir hayaldi. Ben de bu hayali gerçekleştirmiş oldum.
(İtalya'ya ilk gittiğinde A.S.D. Brandizzo takımında başlıyorsun. Orada nasıl bir eğitim aldın?)
Brandizzo genç oyuncular için bir futbol akademisi gibiydi. Tabii akademi derken gözünüzde Kasımpaşa gibi bir takım canlanmasın. Çünkü Kasımpaşa bir Süper Lig ekibi ve buranın da bir akademisi var. Ama Brandizzo, İtalya 5. Ligi'nin bir takımıydı. Küçük bir akademiydi.
İtalya'ya yeni gitmiştim ve adım adım ilerlemem gerekiyordu. Çok gol attım ve çok başarılı oldum. Orada oynayan tek yabancı oyuncu bendim. İnsanlar bizi izlemeye, desteklemeye, moral vermeye gelirdi. Brandizzo'da iyi mücadele ettim, iyi bir performans gösterdim. Kendi yaş grubumda 40 gol attım. Bu performansın ardından beni bir üst kategoriye geçirmeye karar verdiler.
Brandizzo'dan sonra aslında Bra'ya gittim. Bra yarı profesyonel bir takım gibiydi. 3. Lig'de mücadele ediyorlardı. Bra'ya gittikten sonra şunu gördüm, insanlar alt liglere ilgi duyuyor ve o liglerdeki oyuncuları izliyor. Orada da 23 gol attım ve bir anda Serie B takımlarının gözdesi oldum.
Birçok takım beni transfer etmek istiyordu. Ben de bu ilginin farkındaydım ama sonra Juventus ismini duyunca çok heyecanlandım ve elbette onlarla anlaşmaya karar verdim. Brandizzo'dan sonra Bra'ya geçişim ve oradaki iyi performansım beni Juventus'a taşımış oldu.
Kiralık gidip Juventus'a döndüm
(Juventus seni alır almaz Fransa'nın AC Ajaccio takımına kiralık olarak veriyor. Sezonun ikinci yarısında ise Belçika'nın Lierse takımına kiralık olarak gidiyorsun. Bu kadar hızlı kulüp değiştirmenin sebebi neydi?)
İyi bir tecrübeydi diyebilirim. Sürekli şehir değiştirdim. Zor tarafları da vardı. Özellikle adaptasyon konusu çok zordu. Çünkü 6 ayda bir takım değiştirmek, başka bir şehre gitmek kolay değildi. Özellikle Ajaccio'dan sonra Lierse'ye gitmek ve adapte olmak çok zor oldu benim için.
Ajaccio'da yabancı kuralıyla alakalı bir problem çıktı. Oynayamadım ve transfer döneminin açılmasını beklemek zorunda kaldım. Çünkü Fransa'da oynayabilmek için ya Avrupa pasaportunuzun olması ya da milli takımda belli bir sayının üzerinde forma giymeniz gerekiyordu. Avrupa pasaportum yoktu ve o dönemde genç olduğum için millilik kriterlerini de karşılayamıyordum. Orada böyle bir problem yaşadığım için Lierse'ye geçtim. 11 maç oynadım ve 7 gol attım. Fena bir performans göstermedim ama kiralık bir oyuncu olmanın zorluklarından birisi de her seferinde Juventus'a geri dönmek zorunda kalmamdı.
Gittiğim kulüpte iyi oynasam da oynamasam da eninde sonunda Juventus'a dönüyordum. Yine öyle oldu ve Juventus'la bir hazırlık dönemi geçirdikten sonra Suudi Arabistan'a gittim.
Bu kadar kısa sürede şehir, takım ve ülke değiştirmenin hem iyi hem de zor yanları vardı. Özellikle Lierse'de iyi bir performans gösterip tekrar Juventus'a geri dönmek işleri biraz daha karmaşıklaştırdı.
İyi para kazandım
(Suudi Arabistan'ın ardından Belçika'nın Westerlo takımına gidiyorsun. Suudi Arabistan'da neler yaşadın ve sonrasında ikinci Belçika maceran nasıl geçti?)
Aslında benim için iyi bir dönemdi. İtalya'ya çocuk yaşta gitmiş ve daha sonra Juventus'la sözleşme imzalamış birisinin diğer takımlara kiralık olarak gitmesi ve gittiği her takımın kendi ülkesinin Süper Ligi'nde yer alıyor olması, oldukça iyi bir durumdu benim için.
Arabistan'a gitmeye karar verdim, çünkü çok iyi bir teklif aldım. Avrupa'da kazandığımdan çok daha fazla bir para teklif edildi. O yüzden oraya gitmek istedim. Juve başlangıçta bu teklife sıcak bakmadı ve bana izin vermedi. Orasının gözden uzak bir lig olduğunu, genç bir oyuncu olarak Juventus'ta kalmamın daha doğru olacağını söylediler ama benim için o teklif maddi açıdan güzel bir teklifti.
Juventus'a bu teklifi kabul etmek istediğimi söyledim. Çünkü artık para kazanmak ve aileme yardımcı olmak istiyordum. Nihayetinde Suudi Arabistan'a gittim. Ama oraya alışmak gerçekten zordu. Çünkü Avrupa'daki futbol anlayışıyla Arabistan'daki çok farklıydı.
Evet, ben de Müslüman bir oyuncuyum ama bulunduğum ortamda futbola bakış açısı tamamen farklıydı. Evet, orada iyi para kazandım ve aileme yardımcı olabildim. Ama 6 ay sonra menajerime tekrar Avrupa'ya dönmek istediğimi söyledim.
O dönemde de Avrupa'dan beni isteyen kulüplerden birisi Belçika'dan Westerlo'ydu. Daha sonra Westerlo ile bir anlaşmaya vardım ve Arabistan macerasından sonra Avrupa'ya dönmüş oldum.
(İtalyanlar bu kez seni Macaristan'ın Ujpest takımına satıyor. Macaristan'da da 6 ay geçiriyorsun. Orada neler yaşadın? 6 ay sonra ise bu defa Çin'e transfer oluyorsun. Çin'deki iki sezonun nasıldı?)
Aslında Juventus satışımın yüzde 100'ünü yapmadı. Yüzde 50 Juve, yüzde 50 Ujpest olacak şekilde satış yapıldı. Ujpest'e gittikten sonra iyi bir performans gösterdim. Kalitemi gösterme fırsatı buldum 17 maçta 11 gol attım. Orada gösterdiğim iyi performanstan sonra Avrupa'da başka takımların da ilgisini çektim.
Bu takımların başında Sporting Lizbon geliyordu. Sporting'le her konuda anlaştım. Sözleşmeyi imzalamak üzereydim. Ama bir menajer araya girdi ve bana Çin'den teklif olduğunu söyledi. O teklifin gerçekleşmesinin imkânsız olduğunu söyledim. Çünkü Sporting'le her konuda anlaşmak üzereydim. Sadece küçük detaylar kalmıştı. Ama gelen teklif inanılmaz bir rakamdı. Reddetmesi çok zordu. Çünkü Sporting'le yapacağım kontratın yaklaşık 5 katına karşılık geliyordu. Ve o anda bir seçim yapmak zorundaydım. Çünkü bu tarz teklifler, futbol hayatınız boyunca çok fazla karşılaşabileceğiniz teklifler değil.
Evet, Lizbon'da oynasaydım millî takıma gitme şansım daha yüksekti. Daha farklı bir seviyenin oyuncusu olacaktım. Kariyerim için belki daha farklı bir adım olacaktı. Menajerimle birlikte bir otel odasında oturduk. Düşündük ve bunun tartışmasını yaptık. Babamı aradım. Benim için en önemli şey ailemdi. Bu teklifi kabul edersem ailem için birçok şey yapabilecektim. Tabiî işin Ujpest ve Juventus tarafı da vardı. Ben Çin'e gidince, onlar daha fazla para kazanacaktı. Bu tartışmalardan ve babamla konuştuktan sonra ailemi ön plana alıp Çin'den gelen iki yıllık teklifi değerlendirmeye karar verdim. Bu teklifi kabul ettiğimi onlara ilettim. Böylece Çin maceram başlamış oldu.
Kasımpaşa'ya transferi...
(Bu yılın Ocak ayında Kasımpaşa ile yolların kesişti. Buraya transferin nasıl gerçekleşti?)
Çin'de iyi futbol oynadım, iyi işler yaptım. İlk yılım adaptasyon olarak çok zordu. Yine de 17 gol attım. Belirli bir şöhret yakalamıştım. Orada devam etmek için önümde birçok seçenek vardı. Çünkü artık isim yapmış bir oyuncuydum. Ancak Çin'de oynamaya devam edersem milli takıma gitmem çok zor olacaktı. Çin macerası benim için iki yıllık fedakarlık gibi bir şeydi. Çünkü dilini çok zor öğrenebileceğiniz, çok uzak bir yerde futbol oynamak bazı şeyleri zorlaştırıyordu. Maddi anlamda ise her şey yolundaydı.
25 yaşında bir oyuncu olarak orada iki yıllık tecrübeden sonra tekrar Avrupa'ya dönmek ve kalitemi göstermek istedim. Milli takımda oynayabilmek ve daha yüksek hedeflere ulaşabilmek için oldukça doğal bir seçimdi.
Avrupa'ya döndükten sonra başka takımların ilgisi oldu. Menajerlerle konuştuk. Teklifi getiren insanlarla tartıştık ve Kasımpaşa'da karar kıldık. Çünkü Kasımpaşa çok ciddi bir ekip. Oldukça güçlü bir kadrosu ve belirli bir amacı olan bir takım. Buraya gelmeden önce bana anlattıklarından daha fazlasını Kasımpaşa'da bulmuş oldum. Çünkü eğer böylesi bir teklif karşıma çıkmasaydı Çin'den ayrılmak ya da Türkiye'yi seçmek çok kolay değildi benim için… Daha fazla düşünmem gerekirdi. Ama şu an burada olduğum için çok mutluyum.
Türkiye Ligi oldukça zor bir lig. İzlenme oranı da yüksek. İnsanların ilgisini çeken bir lig.
Üç sene önce Belçika'da oynadığım dönemi düşünüyorum; Belçika Ligi de oldukça ilgi çekiciydi. Ama şu an iki ligi karşılaştırınca Türkiye'nin daha önde olduğunu söyleyebiliyorum. Çünkü burada çok büyük oyuncular var. Burası hiç kolay bir lig değil ama Fransa ve İngiltere kadar zor da değil.
Profesyonellik seviyesi çok yüksek. Şu an bana, 'Belçika mı, Türkiye mi?' diye sorsanız Türkiye'de oynamayı tercih ederim. Ya da 'Çin mi, Türkiye mi?' diye sorsanız cevabım yine Türkiye olur. Profesyonellik seviyesi, insanların futbola bakış açısı, ilgi seviyesi, izlenirliği daha yüksek. Çok güzel statlar var. Bütün takımlar oldukça iyi futbol oynamaya çalışıyor. Burası zor ve ilgi çeken bir lig. Oynaması da çok keyifli bir lig...
Örnek aldığı futbolcular: Drogba, Eto'o, El Hadji Diouf. Balotelli de bunlardan birisi. İtalya'ya gittiğimde Balotelli çok güçlü bir figürdü. Oraya giden yabancı bir oyuncu olarak Inter'de bu kadar güçlü bir karakteri gördüğünüzde; fizik olarak size benzeyen, sizinle aynı renkte olan bir oyuncuyu gördüğünüzde onu örnek almanız ve onun gibi olmaya çalışmanız oldukça normal.
Ben de Bra'da Balotelli'nin kardeşine karşı oynadım. Balotelli, Inter'de çok güçlü bir oyuncuydu. Evet, bazı saçmalıklar yaptı ama oldukça iyi bir oyuncu.
Gelecek planı
Bir gün Juventus'a dönmeyi çok isterim. Çünkü çok sevdiğim bir takım ve kadro... Ama şu anda kulübümle 1.5 yıllık kontratım var. Bu süre boyunca elimden gelenin en iyisini yapmak istiyorum.
Ben bir forvet oyuncusuyum. Kendi kalitemi, özelliklerimi biliyorum. Şimdiye kadar gittiğim her ligde goller atmayı ve takımıma katkı sunmayı başardım. Burada da aynı şeyi tekrarlamak istiyorum. Gol atacağımı biliyorum ama bu hem oynayacağım süreye hem oynayacağım maçlara bağlı olarak değişecektir.
1.5 sene boyunca burada elimden gelenin en iyisini yaptıktan sonra fırsatları değerlendirip, kendime bir yol çizeceğim. Buraya henüz geldim ve konuşmak için erken.
Yardımsever
Senegal'de bir futbol okulum var. Doğup büyüdüğüm mahalleden çıkan tek profesyonel oyuncu benim. Bu yüzden beni ve ailemi orada herkes tanır. İhtiyacı olan insanlar ailemin evine gidip ihtiyaç duydukları şeyleri karşılayabilir. Bu dünyanın her yerinde var. Yemek bulamayan insanlar gördüm İtalya'da…
Dünyanın her yerinde var bu durum. Afrika'da biraz daha fazla… Ben onlara yardım etmekten mutluluk duyuyorum. Eğer yemek için erzak yardımı gerekiyorsa, elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum.
Çin'de oynarken Senegal'de futbol oynamak isteyen çocuklara ihtiyaç duydukları malzemeleri gönderirdim. Kullanılmayan şeyleri oradaki çocuklara yollardım. Ben belki çok fazla fakirlik görmedim ama bunu yaşayan insanlara yardım etmek beni mutlu ediyor.
YOLUN AÇIK OLSUN DİAGNE...