Edebiyatımızın önemli değeri Cemal Süreya, bir diğer değerli şairimizin Edip Cansever'i nasıl anlatmıştır?
Cemal Süreya, yakın arkadaşı Edip Cansever'i anlatıyor;
"Edip’in bir kompleksi vardı, bana anlatmıştı.
Fatih Camii avlusunda oynarmış. İkinci Dünya Savaşı yılları, o zaman lastik top diye bir şey yok, bez topla oynanır.
Edip’in lastik topu var ve Edip’i lastik topu olduğu için takıma alıyorlar, aslında kötü bir oyuncu.
Lastik topun izi!
Bu insanda nasıl bir iz bırakır? Edip’te?
Bu bir gerçek, babası zengin, esnaf. O sırada fazla zengin olmasa da, sonradan oldu. Ama lastik topu olan bir çocuk Edip, bunun için onu takıma alıyorlar. Bu, Edip’te kompleks yaratmıştır. Kendisi söyledi bunu, ben nereden bileyim. Burada bir hüzün var, Edip o hüznü sevdi. Aslında şiirimizdeki durumu da budur, hep ona lastik topu var gibi bakıldı. Oysa şairdi, alalım bir sürü şairi, çoğundan iyi. Ama o duyguyu hep içinde taşıdı.
Şiirde derviş gibiydi
Şiirde bir derviş gibiydi, Yunus gibi. Güzel bulduğunu söylemekten kendini alıkoyamazdı. Adam bunu yazmış diye alıp karşısına koyardı, o adamı sevmezse bile, yazdığını güzel bulmuşsa bunu söylerdi. Şiirden, gerçek şiirden anlayan birkaç kişiden biriydi.
Kimseye kötülük etmedi. En büyük özelliği şudur: Hiç dedikodu yapmazdı. Hiçbir yalan üretmemiştir, kimsenin aleyhine yalan bir şey söylememiştir. Sevmediği adamlarla bir masaya oturmazdı. O kadar net bir tarafı vardı.”