Manisa ile özdeşleşen ve hatta sembol haline gelen Manisa Tarzanı, gerçekten var mıdır? Manisa Tarzanı ile ilgili hikayeler ve anlatılanlara bir göz atalım...

 
İlk 1923 yılında görülür Manisa’da... Spil Dağı’nda tek kulübeli bir barakada yaşamaya başlar.
O dönem yemşeyil olan Manisa savaş sonrası çoraklaşmaya yüz tutarken sonradan Manisa Tarzanı lakabını alacak olan bu gizemli adam yeşillik verir kente.
Ağaçları tek tek elleriyle diker. Ki o Türkiye’nin ilk çevrecisi, pozitif anlamda doğa savaşçısı olacaktır.
Ve ayakları çıplak üzerinde bir tek siyah şortla dolaşır.

Bu gizemli insan Azeri aksanıyla konuşan 1899 doğumlu, Kerkük kökenli bir Türkmen olan Ahmeddin Carlak’tır. Kendisine sorulduğunda ise “Ahmet Bedevi” der.
Kurtuluş Savaşı’nda cephededir ve İstiklal Madalyası sahibidir.
Ki onu ilk görenler meczup sanar ama tanımaya başlayanlan onu “derviş” gibi görür. Önce “hacı” lakabı verilir. Tarzan filmi izlendikten sonra Manisa Tarzanı lakabını alır. Ki kendisi de sinema tutkunudur ve o filmdeki karakteri bildiği için bu lakaba sesini çıkarmaz.

1923’ten sonraki hayatı hep Manisa’da geçen Tarzan, 31 Mayıs 1963’te kalp krizi sonrası hayatını kaybeder. 

Bulduğu her şeyi okuyan, parayla pulla işi olmayan derviş görünümlü bu insan 1933’te belediyeye işçi olarak alınır. Görevi ise bahçıvan yardımcılığıdır. İhtiyacı olduğundan değil doğadaki insani sorumluluğundan ve çevreci anlayışından dolayı. Çünkü o ağaç dikmeyi onları korumayı ve büyütmeyi misyon edinmiştir.

Manisa Tarzanı nasıl yaşar?

Kendisi anlatıyor: “Yaşayışım gayet basittir. Yaz kış Topkale’deki kulübemde ve mağaramda yaşarım. Evim meyve ağaçlarıyla, çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyve yerim. Günde üç kez buz gibi suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için kendi yaptığım bitkisel yağı sürünürüm. Eski ve yeni yazı bilirim. Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum. Zaten, dertle gamı bunlarla unutuyorum. Gazete, dergi elimden düşmez, hepsini alır okurum.”

Manisa Tarzanı, gençlerle Ağrı, Cilo ve Demirkazık Dağlarına tırmandı.

Gençler için iyi bir model olan Manisa Tarzanı, Manisa Dağcılık Kulübü’nün kurulmasında yardımcı olur. Ağrı, Cilo ve Demirkazık Dağları’na tırmanır.

1960’lı yıllara doğru Manisa’nın gelişmesi onun hayatını etkiler. Çünkü mahalleler kurulur yol yapım çalışmaları başlar. Bulvar için onun diktiği ağaçlar kesilir. O sırada dağcılık kulübünden gençlerle yurt gezisindedir. Döndüğünde manzarayı görünce “Gitti evlatlarım” diye ağıt yakar.
Ve o dönemdeki bir olayı Enver Gediz şöyle aktarır: ”Ağaçlara vurulan balta seslerini dağdan duyarak şehre iniyor. Benzin istasyonu kurmak için onun çam fıstığı yetiştirdiği yeri düşünmüşler. Yanıma geldi ve ağaçlarım gidiyor gardaş dedi. Ben o araya gidiyorum elimden bir kaza çıkarsa beni kurtarırsın. Çamlığa gittik, işçiler ağaçları kesiyor. Tarzan bir nara attı. Bağırdı, çağırdı. Baltacılar çil yavrusu gibi dağıldı. Kesik ağaçların başında ağlamaya başladı. Ağzından ilk kez kötü bir söz duydum: O iki katlı binada oturan haşlağa gidip pencereden kedi yavrusu gibi aşağıya atacağım. En ağır hakareti haşlaktı. İki katlı bina ise belediyeydi onun lügatında.”

Manisa’nın efsanesi olan bu doğa dostu ve aşığı insanın ilde heykelleri vardır. Ölüm yıldönümünde (31 Mayıs) törenler düzenlenir.

Topçu Hacı hikayesi

Halkın çabuk sevip saydığı Manisa Tarzanı’na ilk olarak Topçu Hacı denir... Sebebi ise her gün saat 12’de kulübesinin yakınlarına yerleştirdiği eski bir topu ateşlemesidir. Bu görevini her gün yerine getirir.

Manisa Tarzanı'nın aşk hikayesi...

Bir rivayete göre; Kerkük Türklerinden. Irak’ta Dicle ile Fırat’ın birleştiği yerde dünyaya gelmiş. Gençliğinde bir eğlence sırasında, iri siyah gözlü, güzeller güzeli bir kıza rastlayıp aşık olmuş. Bu kız Türkmen aşiret reisi Şeyh Tahir’ın kızı Meral. Usulünce kızı babasından istemiş. Düğün hazırlıkları başlamak üzereyken Birinci Dünya Savaşı çıkmış. Askere gitmiş. Savaş kaybedilince çok üzülmüş ve Hindistan’a geçmiş. Ormanlarda yaşamış. Sonra İran’a geçip Meral’i aramış ve bulmuş. Kurtuluş Savaşı başladığı için tekrar cepheye gideceği sırada. Meral’i de yanına almış. Sarp bir kayalıktan geçerlerken, kızın ayağı kaymış ve uçuruma yuvarlanıp ölmüş. Meral son nefesini Manisa Tarzanı’nın kollarında vermiş.

Manisa Belediye Başkanlığı da yapan ve Manisa Tarzanı’nın yakın arkadaşı olan Ertuğrul Dayıoğlu, dostunun bir itirafını şöyle anlatıyor: “Söylediklerimin bazıları yalan. İnsanlar sorularıyla beni bunaltıyor, her şeyimi merak ediyorlar. Onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Sıradan hayat hikayeleri onları üzecektir.”

Manisa Tarzanı’nın son sözleri:

Hasta olduğunda ziyaretine gelen gençlere söylüyor: “Ahmet Bedevi bir çıplak garip adamdır. Amma ölünce ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi idareci ağacı kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var.”

GÜZEL İNSANA SEVGİ VE SAYGILARIMIZLA...