Fenerbahçe’nin yeni transferi ve genç kalecisi Berke Özer futbola nasıl başladı? İlk hangi mevkide oynadı? Berke Özer’in hedefleri neler?
Berke Özer, Türkiye Futbol Federasyonu’nun Tam Saha Dergisi’ne verdiği röportajda hayatını anlatıyor...
5 Mayıs 2000 tarihinde İzmir'de dünyaya geldim. Annem de babam da İzmirli. Annem, lisanslı bir atletmiş. Babam da kaleciymiş ve İzmirspor'da oynamış. İsmi Hüseyin Özer. Benden 7 yaş büyük bir ağabeyim var; Nihat Cemre Özer. Profesyonel olarak basketbol oynuyor. Karşıyaka ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde oynamıştı. Dört senedir de Yaşar Üniversitesi'nde forma giyiyor. Bu takımla da dört senedir şampiyonluk yaşıyor.
Futbolla tanışması...
Ailemde sporculuk geçmişi olduğu için ilk olarak spor ile tanışmam, 6-7 yaşında jimnastik ve yüzmeyle oldu. Daha sonra bir süre basketbol da oynadım. Guard olarak oynuyordum. Futbolla tanışmam daha sonra oldu. Hatta futbola başladığım zaman basketbol oynamayı hiç bırakmak istememiştim. Birkaç ay futbolla basketbolu bir arada götürdüm o yüzden. Hâlâ boş zamanlarımda basketbol oynarım. Daha sonra futbola daha çok yeteneğim olduğu anlaşılınca, futbol oynamaya devam ettim. Babam futbol oynamama çok destek veriyordu ama kaleci olmamı hiç istemiyordu başta. Kalecilerin sahadaki en baskı altındaki kişiler olduğunu ve kaleci bir hata yaptığı zaman, tüm takımın emekleri boşa gidebildiği için oldukça yıpratıcı bir meslek olduğunu söylüyordu. Ben de futbola stoper olarak başlamıştım. Kaleciliğe geçişim ondan sonra oldu. Kalede kendimi daha başarılı görüyor ve kalecilik yapmak istiyordum açıkçası. Ancak babam benim tercihlerime hiçbir zaman karışmadı. Kararım ne olursa olsun bana hep destek verdi.
Futbola Bucaspor'un spor okulunda başladım. Altınordu'nun başkanı Seyit Mehmet Özkan, o dönemde Bucaspor'un başındaydı. İlk dönemler stoper oynuyordum. Elit takıma kadar da yükseldim stoper pozisyonunda. Bir turnuvadaki maçımızda penaltı atışları yapılacaktı ve kalecimiz sakatlanmıştı. Ben de kaleciliğe yatkınlığım olduğunu biliyordum ve penaltı atışları için gönüllü olarak kaleye geçmek istedim. Birkaç penaltı atışını kurtardım. Bunun üzerine altyapıdaki hocalarımız kaleci olarak oynatmaya başladı beni. 10-11 yaşındaydım. Daha sonra maçlarımızı izlemeye gelen akademi hocaları tarafından beğenildim ve akademiye çağrıldım. Daha sonra da başkanımız Seyit Mehmet Özkan'ın Altınordu Kulübü'nün başkanı olması ve Bucaspor'un altyapısını buraya taşımasıyla birlikte Altınordu’ya geçiş yaptım.
Altınordu, bir hayat okulu gibi. Hem futbolu bize meslek olarak gösterip, mesleğimizde gelişmemiz sağlanıyor hem de futbol dışı sosyal aktivitelerin yanı sıra yabancı dil dersleri gibi konularda eğitim veriliyor. Satranç dersleri alıyoruz mesela. Bazen topluca sinema ve tiyatrolara götürüyor eğitimcilerimiz. Bu gibi aktiviteler de kişisel gelişimimize katkıda bulunuyor.
TFF 1. Lig'deki ilk maçıma da 19 Nisan 2017'de Boluspor karşısında çıktım. Evimizde oynadığımız maçı 2-0 kazandık. Sonraki hafta da Balıkesirspor ile deplasmanda 1-1 berabere kaldığımız maçta forma giydim. Böylelikle, 17 yaşımı doldurmaya bir ay kala profesyonel ligde iki maçta sahada yer almış oldum. Sezonun en kritik döneminde, bana güvenip iki maçta kaleye koydu hocalarımız. Bu da benim özgüvenimi arttırdı tabiî ki. Desteklerinden ötürü kendilerine teşekkür ediyorum. Bu maçların ardından da U17 Avrupa Şampiyonası Finalleri hazırlıkları için Millî Takım kampına katıldım.
Çok küçük yaşta jimnastik yaptığımdan ve yüzmeye gittiğimden ötürü, burada kazandığım alışkanlıklar bana kalecilikte esneklik ve atletizm sağladı. Ancak, ben her zaman bir oyuncunun iyi olduğu yönlerini de geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Henüz 17 yaşındayım. Ne zaman iyi olduğumu düşünürsem, o andan itibaren gelişemem, ileri gidemem. Dolayısıyla, genç bir oyuncunun hiçbir zaman kendini yeterli görmemesi lâzım. Şampiyonada da Alper Boğuşlu Hocamızla çalışma fırsatı buldum ve kendisinden çok şey öğrendim. Bunun yanı sıra, her zaman kalede özgüvenli ve stressiz bir şekilde durmaya çalışıyorum.
Berke Özer'in hedefleri
17 yaşına basmadan, TFF 1. Lig'de profesyonel olarak forma giyme şansı buldum. Hedefim öncelikle A Millî Takım'a yükselip, ilerleyen yıllarda ay-yıldızlı forma altında kalıcı olmak. A millî formayı bir maç giymektense, kalıcı olmak çok daha önemli bana göre. Kulüp açısından da Altınordu'da forma giydikten sonra yurtdışında oynamak istediğimi söyleyebilirim. O tecrübeyi de yaşamak istiyorum.
Beğendiği kaleciler
Küçüklüğümden beri Almanya'nın kalecisi Manuel Neuer'i beğeniyle takip ettiğimi söyleyebilirim. Kaledeki özgüveni beni her zaman çok etkilemiştir. Daima disiplinlidir. Skor veya durum ne olursa olsun hiçbir zaman saha içindeki duruşunu bozmuyor. Disiplinini hiçbir zaman bozmadığı için de basit hatalar yapan bir kaleci değil. Ayrıca, bazen ileriye çıkıp savunmada kademeye giriş özelliğinin olmasını da kendime çok yakın buluyorum. Ben de maçlarda her zaman uyanık olup, ani pozisyonlarda ileri çıkıp topa müdahale etmeyi tercih ediyorum. Futbola stoper olarak başlamamdan gelen bir alışkanlık da olabilir bu. Takımımdaki bir savunma oyuncusu da benim diyebilirim bu yüzden. Diğer yandan, Fernando Muslera'yı da çok beğeniyorum. Karakter olarak herkesin saygı duyduğu bir kaleci. Taraflı, tarafsız herkes tarafından saygıyı kazanmak da hiç kolay bir şey değil. Kalecilik yeteneklerinin yanında, bunun da çok önemli bir şey olduğunu düşünüyorum.
YOLUN AÇIK OLSUN BERKE ÖZER...