Türk sinemasının efsanelerinden Tarık Akan, hayatına yön veren ve 52 yıl sonra bulmayı başardığı öğretmenle hikayesini ve onun kendisine tatlı dokunuşunu anlatıyor... Emekçi öğretmenlere selam olsun.

Yıl 1953'ler falan. Babamın tayini çıktıktan sonra Kayseri’ye gittik. Bir odada 5 sınıf, bir öğretmen. Okuma-yazmam yok. Öğrenmemişim.

Kekemelik başladı

Ayla öğretmenimin eline düştüm ilkokul 1'de. Beni ilkokul 2'den 1'e indirdiler okuma yazma bilmediğim için... Tekrardan 1'den başladım. Fakat o yılın sonunda bir kekemelik başladı bende. Normal konuşurken tıkanıyorum, kelime çıkmıyor, ayaklarımı yere vuruyorum, çıkmıyor, çıkmıyor. İkinci sınıfın sonundaydı.

Ayla öğretmenim bana aynen şöyle yaptı:
'Tarıkçım ne olursun heyecanlanma oğlum. Nerede tıkanıyorsun?' diye sordu. Peki dedi, bir yıl öyle geçti. İçimden okumayı öğrendim ama yüksek sesle okuyamıyorum hala.

'Peki oğlum, şimdi senin en kolay söyleyebileceğin ne var hayatında, ne çıkıyor ağzından?' dedi. 'Hele' dedim. Peki dedi takıldığın kelimenin başına hele koy, sonra konuş dedi...

Ben ondan sonra bütün kelimelerin başına hele koyarak konuşmaya başladım ve ilkokul 3. sınıfta aritmetiğim müthişti ve beni yarışmalara sokuyordu. Soruyu tahtaya yazarken hemen formülü çıkartıyordum. Yarışmalarda hep birinci çıkıyordum ama hep 'hele'li konuşuyordum. İlkokul 5 bitti.Babamın yine tayini çıktı, İzmit'e geçtik. Yıl 1962 idi.

"Öğretmenim ben Tarık Akan!"

Geçen yıl öğretmenler gününde uzun bir uğraş sonucunda Ayla öğretmene ulaşmayı başardım. Önce soyadından Kayseri'deki aynı soyadlı kişileri aradım. En sonunda öğretmeninin İstanbul'daki kardeşine ulaştım ve ondan telefonunu öğrendim. Ayla öğretmeninin Ankara'ya torununun yanına gittiğini söylediler.

Bende başladı gözyaşları. Öğretmenimi arıyorum tam 52 yıl sonra!

Açtım, 'Öğretmenim ben Tarık Akan'ım' dedim.

'İnanmıyorum Tarıkcık sen misin?' dedi.

'Benim öğretmenim' dedim. Biz başladık konuşmaya.

Dün değil önceki gün bana bir mesaj çekti, 'Tarık oğlum seninle gurur duyuyorum'. Nasıl duygulandım birden. Dedim ki 'Sevgili öğretmenim, beni ben yapan sensin. Senin ellerinden öperim, karşında saygıyla eğilirim senin' dedim.

Benim öğretmenim bana o gücü vermemiş olsaydı, ben şimdi kekemeydim, konuşamıyordum. Ben ben değildim. Her şeyimi bana veren odur."

NOT: Ayla öğretmene büyük saygılar... Hayattaysa ellerinden öpüyoruz... 

Bi'SORU DAHA?

Mahkumlar depremde neden serbest bırakılmıştır?

Acı ve hüzün dolu bir hikaye... Yıl 1939... Yer Erzincan... 27 Mart’ın ilk saatleri... Gece 2 sıraları... 7.9 büyüklüğünde deprem ve 32 bin ölü...

On yumurta kaç öğretmen eder?

Bu soru bir öğretmen tarafından arkadaşının oğluna telefonda sorulur... Hikayesi hem acıklı hem de çok anlamlıdır… 10 yumurta kaç öğretmen eder? Bir Köy...

Çöpçünün mutluluk formülü nedir?

Bir tarafta evden işe işten eve giden sade bir hayata sahip çöpçü, diğer tarafta çevresi geniş itibar ve dükkan sahibi ancak özeli karışık bir insan...

Cem Boyner'in çalışanlarına anlattığı eğitim hikayesi nasıldır?

Eğitim şart mı? İş adamı Cem Boyner eğitim konusunda çalışanlarına bir hikaye anlatıyor? İşte Cem Boyner'in eğitimle ilgili vurgusu ve tavsiyesi...

Papa ve Moiz’in müzakeresi nasıl sonuçlanır?

Papa ile Yahudilerin temsilcisi Moiz’in Roma’da kalıp kalmayacaklarını belirleyeceği müzakerede neler yaşanır? İşaret dili ve sonuç...

Babasını Almanya'da kaybeden çocuğun ağlatan hikayesi nasıldır?

Neredeyse bir kuşak iş amacıyla Almanya’ya gider. Ve gidiş o gidiştir… Gurbetçilerin öyle hikayeleri vardır ki yürek burkar… İşte onlardan birisi.

FBI'ın patates tarlası hikayesi nasıldır?

Yaşlı adamın hapisteki oğluyla mektuplaşmasının içeriğinde neler vardır? FBI ve yerel polis sabaha karşı tarlayı neden kazmıştır? İşte patates...

Nazım Hikmet’in Ömer Hayyam hikayesi nasıldır?

Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde kaldığı sırada bir müfettiş cezaevini denetimdedir... Nazım Hikmet'in yanına getirilmesini ister... Nazım Hikmet...