Hapşııııııııııııııı! Hapşııııııııııııııı! Çok yaşaaaaaaaaa... Sen de gör! Hep beraber!... diye devam eden temennilerin hikayesi...
Yazılı olmayan ama nesilden nesile aktarılan gelenekler ve yaşanmışlıklar vardır... Hapşırma da onlardan biridir. Ancak eğer çıkış hikayesini bilmiyorsanız şaşıracağız bir başlangıçla karşılaşacaksınız...
Hapşııııııııııııııııı!
Çok yaşaaaa.
Sen de gör!
Hep beraber...
Günlük hayatta sık rastladığımız tanıdığımız tanımadığımız insanlar arası söylemlerdir bu diyalog.
Hapşırma olayı
Tarihi de eskilere dayanır. Hikayesine geçmeden önce genel bir hapşırma bilgilendirmesi yapalım...
Genellikle alerjik olan hapşırma vücudun fiziki bir reaksiyonudur.
Eylem gerçekleşmeden önce burunda gıdıklanma hissi olur. Sonra beyine giden uyarı sonrası baş ve boyun kasları kasılır ardından hapşırma gerçekleşir. Burun kanallarındaki sinirlerin uyarılması sonrası istem dışı olarak ağız ve burundan nefes verilir.
Vücut rahatlar, ferahlar ve dinçleşir.
Ve hapşırırken saatteki hızı yaklaşık 140 kilometreyi bulan hava üflenir.
Uykuda hapşırma olmadığı gibi bu eylem sırasında gözleri de açmak imkansızdır.
NOT: Hapşırma sırasında kalbin durduğu iddiaları vardır ancak bu doğru değildir. Hapşırma öncesi göğüste yükselen basın, hapşırma sırasında kuvvetle nefes verirken düşer ve kalp kısa bir süreliğine durmuş gibi hissedilir ama tamamen kalbin durması gibi bir durum söz konusu değildir.
Çok yaşa hikayesi...
Peki hapşırma sırasındaki "Çok yaşa" sözü nereden gelir? Her millette buna benzer dilek ve temenniler vardır. Ancak ilk çıkış yeri İtalya'dır. İtalya’da veba hastalıklarının yaşandığı dönemlerde Papa, hapşıran kişilere çok yaşa kelimesinin söylenmesini yasal hale getirtir ve mecburidir. Hapşırma anında vücut fonksiyonlarının durmasına istinaden "Çok yaşa" denir. Bu bazı ülkelerdeki yaşam koşullarına bağlı olarak çok yaşamanın fazla bir şey ifade etmediğini düşünülmesinden dolayı "İyi yaşa" şeklinde de söylenir.
HEM ÇOK HEM İYİ YAŞAMANIZ DİLEĞİYLE...