Vermeyince mabut, neylesin Sultan Mahmut sözünün sahibi kimdir? "Tıkandı Baba" sözü nereden gelir? Sözde geçen “mabut”un anlamı nedir?
Sultan Mahmut, sık sık kıyafet değiştirip halkın arasına karışır ve memlekette neler olup bittiğini anlamaya çalışırmış.
Bir akşam uğradığı bir kahvede, ak sakallı çaycıya herkesin “Tıkandı Baba” diye hitap ettiğini duyunca merak etmiş ve bu adama neden “Tıkandı Baba” denildiğini öğrenmek istemiş.
Biraz ısrardan sonra da “Tıkandı Baba” anlatmış;
“Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benim ki de akıyordu ama az akıyordu.
Benimki de onlarınki kadar aksın' diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden 'Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın' dedim ve uğraşırken musluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı.
Ben yine açmak için uğraşırken birden Cebrail göründü ve bana 'Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık' dedi. O gün bu gün adım 'Tıkandı Baba' ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyorum.”
Her gün bir tepsi baklava
Sultan Mahmut çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına “Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca bu işe devam edeceksiniz” diye talimat vermiş.
Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba'ya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis.
“Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim” diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş.
Yolda giderken “Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim” diyerek, işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya “Taze baklava, güzel baklava!”
Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Sıkı bir pazarlıktan sonra anlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış.
Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın.
Ertesi akşam Yahudi ‘acaba yine gelir mi?’ diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.
Yahudi hiçbir şey olmamış gibi “Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım” demiş.
Tıkandı Baba da “Peki” demiş ve anlaşmışlar.
Bir ay boyunca, Tıkandı Baba'ya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı Baba'dan baklavaları satın almış.
Üsküdar'da arazi bağışı
Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut “Hele şu Tıkandı Baba'ya bir bakalım, nicedir?” deyip Tıkandı Baba'nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş.
Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim Tıkandı Baba eskisi gibi darmadağın. Sultan “Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi?” diye sormuş.
“Geldi sultanım.”
“Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?”
“Efendim her gün gelen tepsiyi bir Yahudi'ye satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım.”
Sultan şöyle bir tebessüm edip “Anlaşıldı Tıkandı Baba anlaşıldı, hadi benimle gel” deyip almış ve onu hazine odasına götürmüş.
“Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar altın gelirse hepsi senindir” demiş.
Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.
Sultan “Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar” demiş ve askerlerden birini çağırıp “Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş seçsin, o taşı ne kadar uzağa atarsa oraya kadar olan araziyi Baba'ya verin” demiş.
Padişahın adamları Tıkandı Baba'yı alıp Üsküdar'a götürmüşler “Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım” demişler.
Baba “Niçin?” diye sormuş.
Askerler “Hele sen bir beğen bakalım” diye ısrar etmişler.
Baba “Şu yamuk, bu küçük” derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline ve “Ne olacak şimdi?” diye sormuş
Askerler “Baba sen bu taşı atacaksın ve ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını Padişahımız Efendimiz sana bağışlayacak” diye anlatmışlar.
Tıkandı Baba taşı başının üstüne kaldırmış ve tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Babacık da düşüp oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Padişah, o meşhur sözünü söylemiş:
VERMEYİNCE MABUT NEYLESİN SULTAN MAHMUT.
MABUT, Tanrı ve güçlü, kuvvetli olduğuna inanılıp tapılan varlık olarak tanımlanır.