Bir insan içinde bulunduğu durumun, konumun önemini kavrayabilir mi? Bunlar objektif mi, subjektif durumlar mıdır?
Başlığımıza geçelim...
Kiminin hayali kiminin gerçekleri olabilir mi?
Örneklemelerle gidelim ve sonuca bakalım!
Hayaller ve gerçekler
Bir simitçi çocuk gün boyunca tüm simitlerini satmayı hayal ederken, hali vakti yerinde olan bir aile çocuğuna simitçi çocuğunun toplam kazancı kadar harçlık verebilir.
Bir tarafta İstanbul’da yaşayan ve bulunduğu konumun (tarih, coğrafya) farkında olmayan bir genç, diğer tarafta tarih, coğrafya ve edebiyat derslerinde gördüğü İstanbul’a hayranlıkla bakan Anadolu’daki öğrenci...
Bir tarafta iki gözü de gören ama gördüğünün anlam ve öneminin farkına varamayan bireyler, diğer yanda gözleri kapalı olmasına rağmen göremediği güzellikleri gönül gözüyle betimleyip dillendiren Aşık Veyseller...
Aynı fakülte, aynı üniversite ve aynı bölüm mezunu iki arkadaşın yolu aynı ofiste patron-çalışan olarak kesişebilir.
Çoban daha iyi bir yaşamı, kentli olmayı, büyükşehirde çalışmayı hayal ederken, büyükşehirde kaybolmaya yüz tutmuş kişiler köyde çoban olmaya özenebilir.
Kimileri için cepteki 100 lira büyük bir para olarak görülürken kimileri için ise küçük bir bahşiş değerindedir.
Sonuç?
Cevap önemli değil önemli olan düşündürebilmek ve ‘neredeyim, neredeyiz’e götürmek.
Gittik mi?
Yoksa benim hayalim senin gerçeğin mi?