empty
Kimdir?

Hüseyin Özer kimdir?

empty
TARİH

Abidin Dino, Atatürk'e vedayı nasıl anlatmıştır?

empty
YAŞAM

Atatürk’ün muallim hanımlara bakışı nasıldır?

empty
Müzik

İzmir Marşı'nın sözleri nasıldır?

HİKAYELER

Şahmeran Efsanesi nedir? Şahmeran hangi bölgede yaşamıştır?

Şahmeran'ın hikayesi nedir? En yaygın olan Şahmeran hikayesi nasıldır? Şahmeran efsanesi nerede...

Emel Sayın’ın Kemal Sunal’la ilgili unutulmaz anısı nasıldır?

Film çekimi biter, Kemal Sunal yürüyerek gider, ardından Emel Sayın onu takip eder ve ardından...

Toh kuşu efsanesi nasıldır?

Mahkumlar depremde neden serbest bırakılmıştır?

Köylü yaşlı kadın Atatürk'ü neden ağlatmıştır?

Fakir Baykurt'un anasıyla yaşadığı çay hikayesi nasıldır?

Mustafa Kemal Atatürk, Sabiha Gökçen ile çiftliğe giderken yolda yaşlı bir kadın görür. Ve atından inip onunla konuşmaya başlar. İşte Atatürk ile vefalı Türk anasının hikayesi...

Mustafa Kemal Atatürk, Sabiha Gökçen ile çiftliğe giderken yolda yaşlı bir kadın görür. Ve atından inip onunla konuşmaya başlar. İşte Atatürk ile vefalı Türk anasının hikayesi...

Atatürk'ün manevi kızlarından Sabiha Gökçen anlatıyor:

Benim için çok mutlu olan bir gecenin sabahı Atatürk’le tekrar çiftliğe gittik. Yanılmıyorsam bir tatil günü idi...

Yoldaki yaşlı yorgun kadın

Dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir köylü kadına rastladık yolda. Yorgun bir hali vardı. Atlarımızı durdurduk. Daha önceleri de belirttiğim gibi, Atatürk bizim insanlarımızla, halkımızla konuşmaktan, onlarla sohbet etmekten çok büyük zevk alırdı. Hatta bazen sırf bu düşünce ile ülkeyi şöyle bir baştan bir başa taradığına bile şahit olmuşumdur.

Yaşlıca köylü kadın kan ter içindeydi. Belli ki epey yol tepmişti. Yaşını tam kestirmeye olanak yoktu. Yalnız yüzündeki derin çizgiler, ıstıraplı günler yaşamış olduğunu ortaya koyuyordu. Cildinin kırışıklığı yanında esmerliği, güneşten kavrulmuş olduğu da gözden kaçmıyordu. Büyük bir yükü sırtında taşıyan insanlara öz bir hali vardı.

Elindeki değneğe yaslanarak şöyle bir doğrulup bize baktı.
“Sanki beni baştan ayağa süzecek ne var?” dermiş gibi.

Gazi Paşa'yı göreceğim

Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu:
- "Merhaba nine."

Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- "Merhaba" dedi.
- "Nereden gelip nereye gidiyorsun?"

Kadın şöyle bir duralayıp;
- "Neden sordun ki? Yoksa buraların saabısı mısın, bekçisi mi?"

Paşa gülümsedi.
- "Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin?"

Kadın başını salladı.
- "Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği, kavruk köylerinden birindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim."

Paşa;
- "Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?"

Kadın:
- "Gazi Paşa’mızı görmem için. Başını pek ağrıttım da... Benim iki oğlum gavur harbinde şehit düştü. Memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Bende gün demeyip mıhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı Angara'ya, giceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte ağşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey..."
- "Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı?"

Kadının birden yüzü sertleşti.
- "Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O bizim vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden kurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. Şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağol Paşam! Demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşa'yı bulacağım yeri deyiver."

Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek,
- "Görüyorsun ya Gökçen! İşte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu!"

2 gün misafirlik ve üç inek

Attan indim ben de. Yaşlı kadının elini tuttum "Anacığımsen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karşında duruyor."

Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp, Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;
- "Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm."

Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok beğendiğini söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik.

Oradakilere şu emri verdi;
- "Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun."